3 Nisan 2012 Salı

Normal Doğum Hazırlıksız Olmaz



Keşke olsa...
Ama mevcut sağlık sisteminde olmaz.
Bu yazıyı okuyor olduğunuza göre doğum hikayemi de okuduğunuzu varsayıyorum. Eğer okumadıysanız hemen  bu sayfaya gidin, dersinizi çalışıp tekrar gelin...

Okuyanlar için buradan devam ediyorum. Doğum hikayemde herşey güllük gülüstanlık gözüküyor olabilir. Gerçekten öyleydi. Ama öncesinde dokuz ay kadar süren uzun bir çalışma süreci var. Öncelikle ben normal doğumu destekleyen biri değildim. Hatta evrimleşmeye devam eden kadın vücudunun gün geçtikçe normal doğum yapamaz noktaya geldiğini iddia ediyordum. Şöyle ki gün geçtikçe bebeklerin kafa çapları büyümesine rağmen, anne adaylarının kalça çapları!! küçülüyordu ve gün gelecekti o kafa o bedenden normal yollarla çıkamayacaktı. Sonrasında o günün henüz gelmediğini, benim kendime özel olarak henüz evrimimi tamamlayamadığımı farkettim. Ama en önemlisi de sezaryenin nasıl bir ameliyat olduğunu öğrendim. Sezaryen bir kurtarma ameliyatıydı, gerekli olduğunda hem annenin hem bebeğin hayatını kurtarıyordu. Buraya kadar eyvallah. Ama gerekli olduğunda. Yani kısaca benim çocuğumun burcu akrep olsun yükseleni de aslan olsun diye yapılacak bir ameliyat değildi.

Önce bir doğuma hazırlık kursuna katılmaya karar verdim. Saki ve teyzemle beraber. Çünkü doğum koçunun normal doğumdaki önemiyle ilgili yazılar okumuş ve hem hemşire hem psikolog olan çok sevdiğim teyzemin benimle doğuma girmesini istemiştim. Genelde doğum koçu kocalar oluyor ama ben o kadar romantik biri, Saki'de o kadar soğuk kanlı biri değil. Doğum kursu beklenenin aksine birçok hamilenin kocalarının dizlerine yatıp, inler gibi sesler çıkartıp doğum taklidi yaptığı biryer değil. Aksine size normal doğumun aslında ne kadar basit olduğunu, normal doğum demenin bile kadın doğasına haksızlık olduğunu, asıl kullanılması gereken tanımlamanın doğal doğum olduğunu anlatan bir kurs. Önce doğum terminolojinizi değiştirmekle işe başlıyor zaten. Normal doğuma doğal doğum, sancıya kasılma diyen birilerini görürseniz çevrenizde bilin ki bu kurslardan birine ucundan da olsa katılmıştır. (Örn. Ben) Kurstan hemen sonra da doktorumu değiştirmeye karar verdim. 19 haftalık hamileydim ve doktorum beni hala tanımıyordu. Doğal doğum şansımı sorunca da "aslında pek bir kısasın, birbuçuk metre var mısın sen?" tadında sorularla karşılık verince, epizyotomi yapar mısınız genelde soruma da " eee ilk doğumda şarttır tabi." cevabını alınca oradan yengeç yengeç kaçtık ve kendimize doğal doğumu destekleyen hatta "desteklemek de ne oluyor zaten doğum böyle yapılır." diyen bir doktor bulduk.
Bu level'ı başarıyla atlattıktan sonra psikodrama level'ına geçtim. Benden başka altı hamilenin katıldığı, doğum ile ilgili bilinçaltımızdaki kötü anılarımızı temizlememize yardım edecek yanlış hatılamıyorsam 12 seanslık bir süreçti bu. Pek bir işe yaramadı. Ama benim çok değerli altı arkadaş edinmeme ve asıl korkumun doğum değil çocuk yetiştirmek olduğununu anlamama vesile oldu.
Bu kolay level'ı atlattıktan sonra üçüncü ve en zor level'a otohipnoz level'ına geldim. Bunun için bana tabiki teyzem yardımcı oldu. Bu uzun ve düzenli çalışma gerektiren süreçte doğumun aslında kolay bir eylem olduğuna dair telkinler verdim kendime. Telkinlerimde doğumun kendiliğinden başlaması, rahim ağzımın kolaylıkla doğuma elverecek ölçüde açılması, kasılmaları doğuma yetecek kadar hissetme gibi konular üzerinde durdum. Bunlara bıkmadan usanmadan son üç dört ay her akşam çalıştım. Gerçekten de telkinini yaptığım her başlık doğum sırasında gerçekleşti. Doğumumun kolay olmasındaki en önemli faktörün otohipnoz olduğuna inanıyorum.
Bu çalışma döneminde en eğlenceli level hamile yogası level'ıydı. Son üç ayda her cumartesi günü hamile yogası eğitimlerine koşa koşa gittim. Hem çok eğlendim hem de çok faydasını gördüm. Bu arada doğal doğum isteyenlere yürüyüş yapmaları hep önerilen birşey olduğu için ve ben yürümekten nefret ettiğim için de her gün en azından onbeş dakika koşu bandında yürüdüm.
Bütün bunlardan sonra 30 Kasım 2010 tarihinde ben ne olduğunu anlamadan doğum başladı (sanırım otohipnoz etkisini gösterdi ve ben doğumun ilk evrelerini hissetmedim.) ve gerçekten kolay denilebilecek şekilde minik kızım geliverdi.
Herkes bunları yapsın demiyorum elbette. Benim hem zamanım hem nereye harcayacağımı bilemediğim param!! vardı. Ama doğuma elinizde cipsle televizyon seyrederek hazırlanamayacağınızı da anlatmak istiyorum. Eskiden doğum kursu mu varmış diyen femur başlarının seslerinin duyar gibiyim. Şöyle bir örnek vereyim o halde size.
Tanıdığım, köyde yaşayan bir teyze çok sevdikleri gelinlerine kıyamadıkları için hamileliği boyunca onu el üstünde tuttuklarını en ufacık bir iş bile yaptırmadıklarını anlatmıştı. Kızın hamileliği altıncı yedinci ayına gelince bunların kafasına dannkkk ediyor ve diyorlar ki kendi kendilerine, biz bu kızı biraz daha böyle oturtursak çocuğu doğuramayacak. Ve ufak ufak onu tarlaya götürmeye başlıyorlar. Yere çömelerek birşeyler toplasın diye. Böylece şanslı gelin hamileliğinin son üç ayında çok güzel pelvis egzersizleri yapıyor farkında olmadan. Sonrada pırt diye doğuruveriyor minik böceğini.

Bilmem anlatabildim mi????